Orta Asya’daki büyük göçten sonra Türkler, dünyanın değişik yerlerine dağılmışlar. Bunlardan bir kısmı da Anadolu’ya gelmişlerdir. Bunlar gittikleri her yerde kendi örf ve adetlerini korumuşlar, kendi dillerini konuşmuşlardır. Bunu 1071 yılında Alparslan’ın Bizanslara karşı yaptığı Malazgirt Savaşı’nda da görüyoruz. Alparslan, 50.000 kişilik ordusuyla, 200.000 kişilik Bizans ordusuna karşı yaptığı savaştan bir gün önce, Bizans ordusunda bulunan Türklerin Alparslan’ın ordusuna katıldığını tarih kitapları yazmaktadır.
Yaşadığımız köyümüz Ömerhacılı toprakları, bütün Anadolu gibi çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiştir. İsa’dan 2000 yıl kadar önce Asurlular, hemen peşinden Hititler hüküm sürmüşlerdir. Daha sonra Urartular’ın ve Frigler’in eline geçmiştir. Gene İsa’dan 600 yıl kadar önce, önce Persler, ondan sonra da Makedonya İmparatorluğu sınırları içinde görürüz. Peşinden de Bizans İmparatorluğu içinde kalmıştır. 1077 yılında Anadolu Selçuklu Devleti kurulduktan sonra da bu devletin sınırları içinde bulur kendini. Ömerhacılı toprakları, Anadolu Selçuklu Devleti’nin parçalanmasından sonra Karamanoğlu Beyliği’ne aittir artık.
Karamanoğlu Beyliği’nin Osmanlılara katılmasından sonra Osmanlı Devleti toprakları içindedir. Ömerhacılı’da en belirgin olan tarihi kalıntı Kuşkalesi’dir. Kuşkalesi’nin Bizanslılar zamanından kaldığı sanılmaktadır. Kalenin yapısından bir savunma ve gözetleme kalesi olarak kullanıldığı kesindir. Kalenin altındaki in’den (mağara) bir tehlike anında su ihtiyaçlarını karşıladıkları ve bu inin içine sığındıkları tahmin edilmektedir. Kalenin üst tarafındaki eski mezar kalıntıları, buranın bir yerleşim yeri olduğu, kral veya kumandanın burada yaşamış olma ihtimalini artırmaktadır. Gene orada yaşayanların, aşağı ovada veya başka yerlerde yaşayanlardan haraç aldıkları, bir derebeyi olarak hüküm sürdükleri tahmin edilmektedir. Çünkü Kuşkalesi’nin yakın çevresinde tarım yapmaya elverişli arazi olmadığı için bu şekilde yaşadıkları sanılmaktadır. Geçimlerini de diğer yerlerde yaşayan (ovalarda) insanları haraca bağlayarak ya da kendilerine bağlı kimselerin çalışmalarıyla elde ettikleri ürünleri dağlardaki inlerde (mağaralarda) sakladıkları görülmektedir. Buna en doğru örnek Eğri-Doğru Kalesi’dir.
Eğri-Doğru Kalesi’ndeki mağaralar erzakları saklamaya daha uygundur. Çünkü çok geniştir. Kazılardan veya yerden çıkan para ya da tarihi eser kalıntılarından anlaşılacağı gibi değişik yerlerde bulunan bu gibi kalıntılar, Ömerhacılı arazisinin pek çok medeniyete beşiklik ettiğini ve bu medeniyetleri ağırladığını göstermektedir. Şöyle ki: Höyük yöresinde Mısırlılar’ın tarihi kalıntılarına benzeyen eserler, Kırkök yöresinde Osmanlılara veya Selçuklulara, Sırtören taraflarında ise başka gayrimüslimlere ait eşyalar bulunmuştur. İnsanlar, gerek tarıma gerekse hayvancılığa uygun olan yerlere yerleşik köyler kurmuşlardır. Bu yerler: Hondu, Karacayır, Tekke, Höyük, Eskibağ, Kargınbağ… gibi alanlarda uzun süre boyunca varlıklarını sürdürmüşlerdir. Krokide bu mezar yerleri gösterilmiştir. Oralarda hâlâ eski mezarlık yerlerinin kalıntılarına rastlanmaktadır. Bu mezarlıkların büyüklüğüne göre oralarda en az iki-üç yüz yıl yaşamış oldukları sanılmaktadır.
Anadolu, tarih boyunca çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş ve birçok çalkantıya şahit olmuştur. Bu çalkantılar, ister şehir devletleri zamanlarında, ister imparatorluklar döneminde sık sık görülmektedir. Bunlardan biri de 1528 yılında Kırşehir ve çevresinde Kalender adında bir tarikatçının başlattığı isyandır. Bu isyan insanları perişan etmiştir. Halk, bu isyanlar ve dağa çıkan eşkıyaların korkusuyla ya büyük yerleşim yerlerine akın etmek zorunda kalmış ya da köy halinde topluca yaşamaya başlamıştır. Bu süreçte halk arasında pek çok eşkıya türemiş, tenha yerleşimlere baskınlar düzenlemiştir.
Bundan dolayı da insanlar toplu halde yaşamaya başlamışlardır. Bugünkü Ömerhacılı’ya ilk olarak Kelaşlar (Akdağlar) Körveliler Mahallesi’ne yerleşmişlerdir. Hondu’dan gelmişlerdir. Bunlardan hemen sonra Körveliler (Özdemirler), Piroğulları yerleşmişlerdir. Daha sonra Karaçayır, Tekke, Höyük, Eskibağ, Kargınbağ… gibi çevre mevkilerden gelenler de buraya yerleşmiştir. Bundan da anlaşılacağı gibi, Ömerhacılı’nın bir yerleşim birimi (köy) olarak 1528 yılındaki isyan ve olaylardan sonra oluştuğu sanılmaktadır. Ayrıca Kurancılı, Hasanoğlan, Yusufuşağı, Gözlü, Ahallı, Derekışla, Uzunalıuşağı, Kulu, Çıkınoğlu, Beynam, Temirli, Meşeköy, Karaçadağ, Basamak, Sofuuşağı, Bolvadin, Azerbaycan-Karabağ, Müsellim, Taktık, Diyarbakır, Temmuzunuşağı, Akdağmadeni, İspir, Sıdıklı, Sarıyahşi… gibi yerlerden de kimi kan davası nedeniyle kaçarak, kimi ise çalışmak için (çobanlık) ya ailesiyle beraber ya da bekâr gelip evlenerek buraya yerleşmiştir.
Ben burada şu görüşümü belirtmek isterim: Ömerhacılı’da bütün Anadolu’yu görüyorum. Çünkü değişik yerlerden gelen, farklı insanlar Ömerhacılı’yı oluşturmuşlardır. Nasıl Anadolu üniter bir yapıya sahipse, tıpkı Türkiye gibi Ömerhacılı da farklı unsurları bir araya getiren bir yapıya sahiptir.
Ömerhacılı 1954 yılında belediyelik olmuştur. İlk belediye başkanı Battal Doğan (Paşa Dayı) olmuştur. Daha sonra sırasıyla Mustafa Aslan, Mevlüt Şahin, Mustafa Can, Mahir Türk, Osman Aslan, Adnan Yeni, Şakir Şahin ve Duran Günaydın belediye başkanlığı yapmıştır. Şu anda tekrar belediye başkanı Adnan Yeni’dir.
Ömerhacılı, belediyelik olmasıyla dört mahalleye ayrılmıştır. Bunlar: Cumhuriyet, Kayabaşı, Orta ve Yenimahalle’dir. Her biri ayrı ayrı muhtarlıklardır.
Ömerhacılı adının kökeni hakkında duyduklarımıza göre, Ömer ve Hacı adında iki kardeş buraya yerleşmiş, köy onların isminden dolayı bu adı almıştır. Ancak köye ilk yerleşenlerden Kelaşlar arasında pek Ömer ve Hacı isimlerine rastlanmamaktadır. Eğer böyle olsaydı, dede-torun isimleri veya akraba isimlerinin sıkça kullanıldığı bir gelenek içinde bu isimler daha yaygın olurdu.
Kaynak: Hasan Ulus'un Kitabı
http://omerhacili.nl/ - Adresinden alınmıştır.